27 Mart 2009 Cuma

İltihap

Otostop çekiyordum. Rezil durumdaydım. Yaklaşık 2 aydır yıkanmamıştım, kokuyordum leş gibi. Param yoktu, 5 milyonum vardı belki. Nereye gideceğimi de bilmiyordum, “if god was one of us” şarkısını söylüyordum içimden. Bazen de ıslıkla melodisini mırıldanıyordum, mırıl mırıl. Bir yandan da, yaklaşık 10 sene önceki hayatımı düşünüyordum. Alfa Romeo’m vardı. Bir tane ciddi, 3 tane de sadece yattığım kız arkadaşım vardı. Her gece bir yerdeydim. Para akıyordu o zamanlar. Taa ki bir gün babam cinnet geçirip fabrikamızı ateşe verene kadar. Ateşe de vermemiş içinde dinamit patlatmıştı herif. Olaydan kör ve iki kolunu kaybederek kurtulmuştu, şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Sigortadan da para alamamıştık. Bankadaki para da eriyince evi satıp rulete yatırmıştım. Yattığıyla da kaldı orada zaten. Karşı çıkan annemi de huzur evine yerleştirip, yollara vurmuştum kendimi. “just a stranger on the bus” diye devam ettim şarkıya, önümden otobüs geçerken. Bir yandan da otostop çekmeye devam ediyordum. Büyük bir kamyon yavaşladı önümde. “just a stranger on this truck” diyerek atladım, içimden gülerek. “selamın aleyküm” dedim, racon icabı. “eyvallah” dedi ayıdan biraz küçük şoför. “nereye böyle, Afyon’a mı?” diye sordu. Ben nerede olduğumu tam kestiremiyordum. “Evet abi, farketmez zaten” dedim. “Ne o birader, ne iş?” dedi herif. “Abi boşver, öyle takılıyorum işte” diye cevap verdim. Anlam verememişti ama üzerinde de durmadı pek. “küstüm” ü dinliyordu, sesini biraz daha açtı, ve yandan şarap şişesini çıkarıp uzattı. Karnım çok açtı, ama dipledim. Adım “Kobal” dedi, “senin ki ne?”. Adım Deniz’di ama söylemeyi uygun bulmadım. “Babür” dedim, “memnun oldum”. Kafasını hafifçe öne eğip, vites attı “garç” diye. “Bu kamyonlar çok dayanıklı oluyor” dedim, hem laf olsun, hem de hafif yağ çekme amacıyla. “ben şoförüm kardeş, sikime kadar” dedi. “küstüm” bitmiş, “böyle olur ağaların düğünü” lafı geçen bir şarkı başlamıştı. Şarkı böğür böğür böğürüyordu kamyonun içinde. Ben de “yeah, yeah, god is great” diye devam ediyordum içimden. Benzincide durduk. “Ben işiycem” dedi ve indi. Torpidoyu karıştırmaya başladım. Biraz para bulup sıvışmayı düşünüyordum. Karıştırırken arkamdan hışırtılar geldi. Döndüm, uykulu bir herif bana “ne iş” der gibi bakıyordu. “Nooldu abi?” dedim. “Napıyosun lan” dedi. “Abi şarap arıyordum” dedim. “ulan göt kadar torpidoda şarabın işi ne” dedi. Haklıydı. Kolumdan tutup, “Kobal abim gelsin, görüşücez” diye bağırdı. Kurtulup kaçmak istedim, herif bıçak çıkardı bir anda. O sırada Kobal kamyona atladı. Sonradan adının “Muğlalı Fikri” olduğunu öğrendiğim herif, olanları anlattı Kobal’a. Şimdi, ben bu herifin adının “Muğlalı Fikri” olduğunu nasıl öğrendim di mi? Hem de lakabıyla falan. Hatta soyadı da “Geçmişsizoglu’ymuş. Şöyle: Herifler psikopat çıktı. Beni kamyonun damperine zincirlediler. Ve kendilerine hizmet ettirmeye başladılar. Şaraplarını koyuyorum, ekmek arası bir şeyler hazırlıyorum, kamyonu temizliyorum falan. 2 yıldır sürüyor bu. Daha s.kmediler. Bakalım, Allah saklasın.

1 yorum:

  1. Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
    mayocareclinic@gmail.com
    Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
    Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.

    YanıtlaSil