12 Ekim 2019 Cumartesi

GEYİ KAMI (sonsuz yasam)

kaleci topu aut cizgisine bıraktı ve uzaklastı. ayı gibi bir 5 numara topun basına geldi. topu fırdondu gibi cevıtıp cizgilerin kesiştigi noktaya bıraktı. ve yay gibi gerilip olaganca gucuyle topa abandı. top drek karsı kale diregininin uzerınden auta cıktı. bu aptal macı neden seyrettıgımı bılmıyordum. bir sigara yaktım. macın 72 ındı dakıkasıydı..uzatmasız... kupa maçı bu herhalde diye düşündüm.ve sonra bu dusundugumu dusunmemeye calıstım.kapı caldı. acaba bıtıs dugumu yoksa kapımı dıye dusunurken telefon caldı.baktım eskı hakem ülbey alo dedı.bende 2..3 sanıye sessız kaldım.telefon çekmıyor ayagına yatmak ıstedım yatta yattım gitti.mac 88 ıncı dakıkaya gelmisti.

2 Nisan 2009 Perşembe

Dönersem Seslen

Düğün canlandırıcısıydım. Yani, basının kabul edilmediği düğünleri; yanıma bir karı ve birkaç da figüran alıp canlandırıyor, sonra pazarlıyordum. Karım fiksti: Dühendan.. Figüranlar: Sinbad, Kivi bey, Kapçık, Röportaj, Patrik Ahmet, Rowenta, Kasıt Üzeyir ve Barfly. Son düğün elimizde patlamıştı. Ama yine de yövmiyelerini istiyordu, isimlerini saydığım bu rezil insanlar... “çocuklar bir ibne düğünü çekelim, olay olur, 2 katı paraya satarız, paralarınızı öderim” dedim. Röportaj, çay söyledi. “s.kicem çayını, cevap ver ulan” dedim. “ben herkes için konuşamam Torun abi, simetri yapma” dedi. Bir anlamı yoktu. Kivi bey, “hangi ibne evleniyor ki?” diye sordu. “Kivi abi, ibneler gizli evlenir büyük çoğunlukla, o yüzden yaratabiliriz de” diye cevap verdim. Uzun ve doğru düzgün bir cümle olmuştu. “vay vay vay” dedi Barfly. “kitap mı okuyorsun Toruncum” diyerek de, gevrek gevrek güldü. Paralarını vermiş olsam “hayır anneni s.kiyorum” derdim ama gerginliğin üzerine gitmenin gereği yoktu. “Bilirsin ben sadece duvara bakarım” dedim. Ve ortamı yumuşatmak amacıyla “ha ha ha” diye de güldüm. Hala öküz gibi bakıyorlardı suratıma. “Abi biliyorsun elektriğimi mühürlediler, odun almam lazım ayrıca” dedi Patrik. “ananın önündeki” diyememenin acısını çekiyordum. “tamam o zaman, ibne düğününün cast’ını açıklıyorum” dedim. “Patrik s.kici oluyor, Kivi bey varlıklı bir verici” der demez, Kivi “orada dur” dedi. Ve sanki asilzadeymiş gibi suratıma bakmaya başladı. “Ne?” dedim. “Biliyorsun, oğlum askerden döndü” dedi. İçim sıkılmıştı. “ibne olarak mı döndü” deyiverdim. Kivi bey, çaycı Birben’e dönüp “benim iki elma ne kadar?” diye sordu. Rezil insanlara yalvarma pozisyonuna gelmiştim. Vazgeçtim, aniden ayağa kalkıp koşmaya başladım. Buna anlam veremeyen insancıklar topluluğu da peşimden koşmaya başladı. Sebilgüzar uçurumuna kadar koştum. Yol tükenmişti, aşağısı uçurumdu. Ben de tükenmiştim. Nefes nefese “atlayacağım aşağı” dedim. Kimse tınmadı. Ben de atladım. Şu anda bu hikayeyi cehennemde, cerahat çukurunun içinde zebani bana dayamışken yazıyorum. Rüşvet verip dünyaya yollayacağım; siz sevenlerim okusun diye.

27 Mart 2009 Cuma

İltihap

Otostop çekiyordum. Rezil durumdaydım. Yaklaşık 2 aydır yıkanmamıştım, kokuyordum leş gibi. Param yoktu, 5 milyonum vardı belki. Nereye gideceğimi de bilmiyordum, “if god was one of us” şarkısını söylüyordum içimden. Bazen de ıslıkla melodisini mırıldanıyordum, mırıl mırıl. Bir yandan da, yaklaşık 10 sene önceki hayatımı düşünüyordum. Alfa Romeo’m vardı. Bir tane ciddi, 3 tane de sadece yattığım kız arkadaşım vardı. Her gece bir yerdeydim. Para akıyordu o zamanlar. Taa ki bir gün babam cinnet geçirip fabrikamızı ateşe verene kadar. Ateşe de vermemiş içinde dinamit patlatmıştı herif. Olaydan kör ve iki kolunu kaybederek kurtulmuştu, şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Sigortadan da para alamamıştık. Bankadaki para da eriyince evi satıp rulete yatırmıştım. Yattığıyla da kaldı orada zaten. Karşı çıkan annemi de huzur evine yerleştirip, yollara vurmuştum kendimi. “just a stranger on the bus” diye devam ettim şarkıya, önümden otobüs geçerken. Bir yandan da otostop çekmeye devam ediyordum. Büyük bir kamyon yavaşladı önümde. “just a stranger on this truck” diyerek atladım, içimden gülerek. “selamın aleyküm” dedim, racon icabı. “eyvallah” dedi ayıdan biraz küçük şoför. “nereye böyle, Afyon’a mı?” diye sordu. Ben nerede olduğumu tam kestiremiyordum. “Evet abi, farketmez zaten” dedim. “Ne o birader, ne iş?” dedi herif. “Abi boşver, öyle takılıyorum işte” diye cevap verdim. Anlam verememişti ama üzerinde de durmadı pek. “küstüm” ü dinliyordu, sesini biraz daha açtı, ve yandan şarap şişesini çıkarıp uzattı. Karnım çok açtı, ama dipledim. Adım “Kobal” dedi, “senin ki ne?”. Adım Deniz’di ama söylemeyi uygun bulmadım. “Babür” dedim, “memnun oldum”. Kafasını hafifçe öne eğip, vites attı “garç” diye. “Bu kamyonlar çok dayanıklı oluyor” dedim, hem laf olsun, hem de hafif yağ çekme amacıyla. “ben şoförüm kardeş, sikime kadar” dedi. “küstüm” bitmiş, “böyle olur ağaların düğünü” lafı geçen bir şarkı başlamıştı. Şarkı böğür böğür böğürüyordu kamyonun içinde. Ben de “yeah, yeah, god is great” diye devam ediyordum içimden. Benzincide durduk. “Ben işiycem” dedi ve indi. Torpidoyu karıştırmaya başladım. Biraz para bulup sıvışmayı düşünüyordum. Karıştırırken arkamdan hışırtılar geldi. Döndüm, uykulu bir herif bana “ne iş” der gibi bakıyordu. “Nooldu abi?” dedim. “Napıyosun lan” dedi. “Abi şarap arıyordum” dedim. “ulan göt kadar torpidoda şarabın işi ne” dedi. Haklıydı. Kolumdan tutup, “Kobal abim gelsin, görüşücez” diye bağırdı. Kurtulup kaçmak istedim, herif bıçak çıkardı bir anda. O sırada Kobal kamyona atladı. Sonradan adının “Muğlalı Fikri” olduğunu öğrendiğim herif, olanları anlattı Kobal’a. Şimdi, ben bu herifin adının “Muğlalı Fikri” olduğunu nasıl öğrendim di mi? Hem de lakabıyla falan. Hatta soyadı da “Geçmişsizoglu’ymuş. Şöyle: Herifler psikopat çıktı. Beni kamyonun damperine zincirlediler. Ve kendilerine hizmet ettirmeye başladılar. Şaraplarını koyuyorum, ekmek arası bir şeyler hazırlıyorum, kamyonu temizliyorum falan. 2 yıldır sürüyor bu. Daha s.kmediler. Bakalım, Allah saklasın.

Hazne

Boş boş bakıyordum pencereden. “yağmurlu havada balığa çıkmayı severim” dedi Töhmet abi bir anda. Aslında böyle saçmalamazdı. Fakat bundan bir süre önce, bir travestiyi becerdiği sırada, travestiyle dalga geçmeye de kalkınca, travesti dönüp Töhmet abiyi sikmişti. Sonra garipleşti Töhmet abi... Garipleşmesi normaldi de, böyle durumlarda genelde içe dönülür, Töhmet abi dışa dönmüş, sosyal bir adam olmuştu. Devamlı bir yerlere gitmek, kendini göstermek istiyordu. Kendini daha seksi, daha çekici buluyor gibiydi. “Ne balığı abi” dedim, “istersen at yarışlarına gidelim, biliyorsun atlarınki böyle olur” diye de kolumu çıkardım gevrek gevrek gülerek. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Töhmet abi hızla mutfağa doğru koştu ve kendini camdan aşağı bıraktı. Garipti, çünkü zaten girişin bir altında oturuyordum. Töhmet abi geri geldiğinde üstü başı çamur içindeydi. “hadi bir çamaşırhane bulalım” dedi. “abi saçmalama içerde çamaşır makinesi var” dedim. Yine lambalaşmıştı. “Töhmet abi benle açık ol, yarrağın tadı güzel mi geldi” dedim. Yine hız aldı ve kendini yine mutfak camından aşağı attı. Döndüğünde leş gibiydi. “bak bunu çamaşır makinesi çıkarmaz, hadi kuru temizlemeciye gidelim” dedi. “Abi sen en iyisi bir fitness center’a git, slip don giyip, kulplu beygire otur” dedim. “Ve şimdi buradan hemen siktir git” diye de ekledim. Karşımda, evli, 3 çocuklu 52 yaşında yeni filizlenmiş bir ibne görmek istemiyordum daha fazla. “Burhan, keşfettim kendimi” dedi. “boşa yaşamışım bunca zaman, karım Drahşan’a dokunmak bile istemiyorum artık, çocuklarımın da canı cehenneme” diye devam etti. “Orospu çocuğu” dedim içimden. Ama Drahşan’da gözüm vardı yıllardır. 39 yaşındaydı, 3 çocuğa rağmen güzeldi hala. 2 sene önce Boyceğiz’de kamping yaptığımızda Töhmet abi, bağırtmıştı karıyı yan çadırda. O günden beri aklımdaydı Drahşan. “Drahşan’ı gönder ben konuşayım istersen, rezil durumunu açıklamaya çalışayım” dedim. Durumdan istifade, yardımcı olma ayağıyla, karıyı bir kere siksem, zevkimi alırım diye düşünüyordum. Olmadı. Drahşan’a, benimle görüşmeye gelirken, bisiklet çarptı ve öldü. Bu yani, Töhmet’le de görüşmüyorum.

Feeling Called Love

Saftim, saftiriktim... Taa ki arkadasim Taki ’nin ne mal oldugunu anlayana kadar. Ev arkadasim olan Taki bana o güne kadar kendini bir melek gibi tanitmisti. Fakat bir gün isten eve döndügümde Taki ’yi nisanlim Gülveren ’e takarken yakaladim. Taki, hayatimda ilk defa gördügüm birbirinden degisik pozisyonlari ardi ardina siraliyor, nisanlim Gülveren ’de bir porno yildizi ustaligiyla Taki ’den asagi kalmiyordu. Yaklasik 20 dakika bu sehvet gösterisini içim kan aglayarak seyrettikten sonra Gülveren ’in “Beni duvara yasla öyle oturt“ lafiyla kendimi 70m.lik tramplenden havalanip 4 takla, 1 salto attiktan sonra bos havuza çakilmis gibi hissettim. Bu igrenç sova daha fazla dayanamazdim. Kapiyi hizlica çarpmam bile Gülveren ’in sehvet çigliklari ve Taki ’nin zevk horultulari arasinda kaynayiiiip gitti. Merdivenlerden inerken 3 numarada oturan bayan hentbol A milli takimlar eski teknik direktörü Billur Lörçe kapiyi aniden açip önüme atlayarak “Sizin dairden çok garip sesler geliyor, neler oluyor“ diye sordu. Nisanlima kötü basiyorlar diyemeyecegim için, 2 kat alttan bile ayni yataktaymis gibi net gelen seslere aldirmayip “valla ben hiçbir sey duymuyorum“ deyip kendimi disari attim. Büyük ihtimalle yukardan gelen seslerle ilgili soru soracak olan ve önüme atilan kapici Aplik efendiyi de ters yöne hamle yaparak ekarte ettim. Nereye gidecegimi bilmiyordum. Bir ara memleketim Bolivya’ya bile gitmeyi düsündüm. Aptal aptal dolasirken cep telefonum çaldi. Telefon ekraninda Gülveren aradiginda çikan ‘Sensiz olmaz‘ yazisini görünce aci aci gülerek telefonu kapatmaya yeltendim. Fakat neden bilmiyorum parmagim ‘yes‘ tusuna gitti. Hiçbir seyden haberim yokmus gibi davranarak “Efendim Topiş ’im“ diyerek telefonu açtim. Gülveren bitkin bir sesle “Çik çik kendimi asiri yorgun hissediyorum beni havuza götür“ derken arkadan Taki ’nin nefes sesleri geliyordu. Utanmaz herif bir de seks sonrasi sigarasini yakmak için olsa gerek 30 yillik zipposunu saklatti. “Topis ne sesiydi o” dedigimde “Komodinin üzerinden ikimizin parkta çektirdigimiz resmimiz düstü, canim” dedi. “Tamam canim seni bir saat sonra evden alirim” deyip telefonu kapattim. Bir saat sonra Gülveren ’i alip havuza gittim. Her zamanki gibi ona karsi yakin davraniyor, arada yaptigim esprilerle ortami samimilestirmeye çalisiyordum. Gülveren bana hiç aldirmayip kendini havuzun klorlu sularina birakti. Firsat bu firsat deyip gerilip kosu mesafesi alarak hizla havuza dogru yönelip benden profesyonel bir hareket bekleyenleri hayal kirikligina ugratarak herkesin çok iyi bildigi çivileme stilde havuza daldim. Amacim dipten sinsice gidip Gülveren ’in ayaklarina yapisip onu dibe çekerek öldürmekti. Yaklasik 37-38 m. dipten gittikten sonra klordan gözlerim kanlandi, bir sey göremez oldum ve yönümü sasirip mecburen su yüzüne çiktim. Gülveren balik gibi yüzmeye devam ediyordu. Havuzdaki çocuklardan birinin deniz gözlügünü alip tekrar daldim. Yaklasik ayni mesafe dipten gittikten sonra Gülveren ’in ayaklari net olarak karsimdaydi. Sinsi ve seri bir hareketle sag ayagina yapisip Gülveren’i dibe çektim. Yaklasik 10 sn. Gülveren ’i dipte tuttuktan sonra asagilik yosma sol topugunu var gücüyle suratima oturttu. Hatirladigim son sey bu... Kendime geldigimde hastanedeydim. Doktorun söyledigine göre deniz gözlügünün camı sol gözümü kör etmis, burnum kirilmis ve ön dislerimden birini akcigerimin derinliklerinde bulmuslar. Bulanik olarak hayal meyal gördügüm doktora son bir gücümle soru sormak istedigimde agzimdan “Dokfor iyifelefekmiyim?” gibi bir cümle çikti. Doktorda bana ümitsiz vaka edasiyla bakarak “Narkoz birazdan etkisini gösterir, biraz uyu” dedi. Yalniz ve soguk hastane odamda uykuya dalmadan önce son hatirladigim sey Gülveren ’le Taki ’nin seks sovlariydi.

Don't Go


Önümdeki arabaya tam Allah Korusun yazan yerden geçirdim. Koruyan tampondu o da ise yaramamisti. Indim.4 biraliydim. Vurdugum arabanin soförü arabasindan inerek dizginlenmemis inek gibi üzerime kosmaya basladi. Ben de sapitmis mouse gibi sag sol yaparak onu sasirttim ve yaklastigi anda kafayi Quick-Shot Joystick gibi oturttum. Kanlar içinde yere serilen herif ‘benim adim Jean-Pierre Le Saux’ dedi. Derin nefes alip ‘benim adim da Metin fakat isim söylemekle bir yere varabilecegimizi sanmiyorum’ dedim. Le Saux ‘amaca varmayalim amacin kendisi olalim’ deyince seri adimlarla arabama atlayarak uzaklasirken 5. birayi açtim. 6.yi ve 7.yi de....

Yeni Gelin

'Hey Bo nereye gidiyorsun' dedim. Pek konusmazdi. Birden arkasini döndü ve 'Ispanya'da kale yaptirmam lazim' dedi. 'Aciliyeti?'dedim. Suratima küçümser bir ifadeyle bakti ve kapiya yöneldi. Aslinda ask adamiydi. Daha önce de degil kale, tuvalet duvari bile yaptirmamisti. Kosarak omzuna dokundum, 'Bunca kadin sensiz?' diyecek oldum. Silkelendi ve 'Artik I.S.P.'ye inaniyorum Bora' dedi. I.S.P. dünyaya çarpacak bir göktasiyla çarpmadan önce bulusup artik bu göktasinin üzerinde yasam olusturmayi hedefleyen bir koloni yaratma çabasiydi. 'Peki abi kale ne ise yarar bu asamada? dedim. Aci güldü. 'Bir ise yaramaz' dedi. 'Dünyada benim de bir eserim bulunmamasi için yaptiriyorum'. Mantikliydi. 'Yaptirma abi o zaman' dedim. 'Mantiksiz konusuyorsun Bora' dedi. Mantikliydi. Mantigin oldugu her yer mantiksizdi.' Mantiklisin abi' dedim. Mantiksizdi.

Dö Marj

Sıkılıyordum. Içeri gidip koltuga popo biçimini çikarmaya çalisan dedemle ugrasmaya karar verdim. Adama 'I fucked my grandmother' deyince 2. dünya savasi gazisi 86 yasindaki dedem ne diyorsun gibilerden suratima bakti. Azrail’i yakindan taniyan bu adamin aklini daha fazla karistirmamak için oradan uzaklasirken dedem 'Büyükannemle yattim' deyince göt oldum ve durumu çözebilmek için yaklasik 7 dakika yerimde çakili kaldim. 86 yillik bu adamin Ingilizce bildigini bilmiyordum. 'Ne diyorsun sen dede?'deyince adam afalladi ve 'bende anlamadim evladim ne dedim?' dedi. Bu sefer 'Was haben sie am wochnende gemacht?' dedim. Birkaç saniye sonra dedem 'bu hafta sonu ne yaptiniz 'dedi. Hiç iyi hissetmiyordum. Adini sordugumda bile 5 dakikada cevap veren bu adam Ingilizce ve Almanca cümlelerin çevirisini birkaç saniyede yapiyor ve isin kötüsü bunu nasil yaptigini kendisi de bilmiyordu. Sinirlerim bozulmustu.Disari çikip, Endonezyaca, Flemenkçe ve tarihte kullanilmis fakat günümüzde unutulmus dillerin sözlüklerini satin aldim. Bu sözlüklerden dedeme 'Has tas porcuk jelirte lohan' dedigimde dedem birkaç saniye içinde cümlenin dogru çevirisini yapti. Uzun bir süre adama bu tip cümleler söyledim ve dedem çevirisini yaparken aval aval suratina baktim.Dede sen dogustan bir translator'sun dedim. 'Çevirmen' dedi. Bunaldim. Karsi komsumuz Fenis beye gidip 'Rukarta belök lolman olman' diyerek çevirisini yapmasini istedim. Adam bana ugursuzluk saldi. Fenis'in bu özelligini bilmeme ragmen ondan böyle saçma sapan bir sey isteyerek hata yapmistim. Artik sadece dogum günümde 3 tane ugur böcegi yiyerek bu ugursuzluktan kurtulabilirdim. Ve dogum günümü 6 gün önce kutlamistim. Çaresiz eve döndüm. Dönerken asansör kendi boslugundan firlayip beynime oturdu.359 gün daha bu duruma katlanamazdim. Dedemin durumu ve benim gelecegimin arastirilmasi için devletten kredi alip Florida'daki Cape Canaveral Uzay Üssü'ne gittik. Bir grup bilim adami yaptiklari arastirmalar sonucu dedemde garip bir duruma rastlayamadilar çünkü adam orada sorulan her yabanci dilden soruya 'Ha?' diye cevap verdi. Bana ise dogum günümde 3 adet ugur böcegi yemem söylendi. Çaresiz oradan ayrilirken Dedem 1947 yilinda düsen bir UFO'dan canli olarak kurtulan bir uzayliyla konusmaya basladi. Dedem 'visxzzzzzz huççil gtrwuidk' diyor uzaylida ona cevap veriyordu. Fakat daha sonra uzayliyla ne konustugunu anlatamiyordu. Adamlar dedemi konusturmak üzere alikoydular. Evime döndüm. Acaba herkes bir seyleri benden gizliyor muydu?Yani büyükannem genetik mühendisi veya bakkal Okan laser tabanca üreticisi olabilir miydi? Veya ben ölmüstüm ve cehennem zebanisi dedemin kiligina girmis beni cezalandiriyor muydu? Bu duygularla taksiye atladim ve soföre kesfedilmemis bir yildiza gitmek istedigimi söyledim. Taksi aniden havalandi. (Biliyordum...) Atmosferden çikarken degisik duygular içindeydim. Arkama dönüp dünyaya söyle bir baktim.

R.Kö.L.

Evden çikip dünyanin en güçlü insanini aramaya koyuldum. Vazgeçtim. Ekmek alip eve döndüm. Ekmek yedim. Ekmegin mayasini tutmadim ve bizim köyü aradim. Düsmedi. Dilekçe yazip PTT'ye basvurdum. Memur BILIYORDUM ZATEN yazili bir kart çikardi. Karti alip tesekkür ettim.Çikarken çalistigi masaya tükürdüm. Olgunlukla karsiladi. Eve gidip köyümü aradim düstü. Muhtara ‘baklaç baklaç kör baklaç al baklaç kör saklambaç’ dedim. A.b.f senmisin? dedi. ‘Ben R.kö.l babacan anamgilleri bagla’ der demez köyün meshur paraziti Pust, ‘R.kö.l görüstürmeyecegim koçum elinden geleni ardina koyma’ dedi. Pust'un zayif noktasi redial'di. 3 kere redial’e basip bir kere de 7'ye yüklenince aradan çikti. Anamgillere ‘sen senin sen onun oy senin seçim sizin’ diyince hava duruldu gök gürüldedi günes açti bulut yarildi ve kiyamet günü geldi. Sevinç mahallesinin imami Oykan gel günahlarini sevaplarini tarticam dedi. Tartiya bindim günah tarafi çatirdadi. Oykan cehenneme güzelim dedi. BILIYORDUM ZATEN kartini verince ‘sen seni bil baskasi seni bilsin sen seni bilirsen baskasi seni bilir’ dedi.O anda yer duruldu toprak yarildi bulut inledi günes agladi.Ay? dedim saglam bira almaya gitti diyince laf oturdu su duruldu sakal uzadi tras gerekti.

Zenci Yüreği

Herkesi ekmeye karar verdim. Telefon defterini açip herkese randevu verdim ve gitmedim. Tatmin olmamistim. O sirada karsima çikan kapicinin ortanca oglu Alfa'ya çelmeyi takip oyuncagini parçaladim. Sesleri duyup gelen kapicinin büyük piçi Ntsc pis zenci diye bagirarak küçükken benimde kullandigim ve ucunda kus boku oldugunu bildigim öldürücü oku belinden çikarip salladi. Ntsc kör oldugu için ok yan komsum üzüm bagi imparatoru 1712 Malta göçmeni zamaninda Büyük Iskenderin elini öptügünü bildigim ve vampir olma ihtimali yüksek olan degerli varlik Kont Muhammed'in alnina girdi. Kontta evine girip kapiyi kapadi. Ntsc oklari sallarken çok sakin bir sekilde yanina gidip kafasini oksadim ve rasgele dedim. Disari çikarken Kibris harekatinda F-16 pilotu olan ve uçak düserken koltugun yanlis firlatmasi sonucu kollarini ve bacaklarini kaybeden beyinsiz insan kapicimiz dilsiz Soyuz’un karsisina geçip ‘sikinide kestilermi amina kodumun oglani gel basket oynayalim’ dedim. O sirada disari çikan küçük piç Beta'nin elinden biberonunu alip ayagimda sektirmeye basladim ve Soyuz'a ayaklarin kokuyor pis pilot deyip Beta'yi hirpaladim. Çikarken de apartmana iseyip ‘geldigimde temiz olsun’ dedim. Isyerime geldigimde karisini çok kötü götürdügüm ve evlerinin yanmasinda büyük payim olan müdür yardimcisi Akdeniz, karisinin üzerinde sov yaptigim fotograflari gösterdi. ‘Takma kafana, bugün karina yarin sana’ dedim. Bozulur gibi oldu. Sikilip eve döndüm. Apartmana girdigimde Soyuz yuvarlanarak duvarin arkasinda siper aldi ve içi daha önceden çikarilmis olan tükenmez kaleme üfleyerek bana agzinda topladigi bir paket kus yemini seri bir sekilde atmaya basladi. ‘Soyuz gel barisalim’ diyerek elimi uzattim. Beyinsiz kapicipilot mal gibi suratima bakinca suratinin tam ortasina tekmeyi oturttum. Soyuz kus yemlerinin hepsini yutarak bir müddet bülbül gibi sakidi ve yuvarlanarak evine girdi. Bende dünyanin en etkisiz herifinden sikilip yukari çikarken merdivenlerde Ntsc'nin oklariyla ölen postaci ve sütçüyü gördüm. Eve çiktigimda Ntsc hala ok atiyordu. ‘Bu kadar oku nereden buluyorsun’ dedim. ‘Gizli bölmem var’ dedi. ‘Yerini bulabiliyor musun?’ diye sordum ‘bazen’ dedi. Sirtini sivazlayip eve girdim.